Kanser hastalığı günümüzde giderek yayılırken, ölüme sürükleyen sinsi hastalıkla ilgili sorularla cevap arandı. Vatandaşların bilgilendirilmesi amacıyla Türk Tıbbi Onkoloji Derneği sorularla kansere cevap verdi. Kanserden korunmak, kanser tedavi, meyve sebze ve hormon kanser ilişkisi, kırmızı et ve kanser, kanser beslenme, radyoterapi kemoterabi tedavisi beslenme, vitamin kanseri önler mi? Kanser ve yaralar, kanser çocuk sperm ve yumurtalık dondur gibi tüm sorular haber detayında.Kanserden korunmak için neler yemeliyiz?Kanserden korunmak için beslenme konusunda yapılması gerekenler aslında sağlıklı yaşam için yapılması gerekenlerdir. Sağlıklı yaşayabilmek için yapılacaklara uyulursa kanserden de korunulur. Bunun için başta kilo almamak, sağlıklı kilonuzu sürdürebilmek için kalorisi düşük yiyecekler ve içecekler tercih edilmelidir, özellikle yağlı yiyeceklerden uzak durulması gerekir. Günde en az 5 porsiyon çeşitli renkte sebze ve meyve tüketilmelidir. Kırmızı et tüketimi sınırlandırılır, işlenmiş et ürünleri (sucuk, salam, sosis vs) tüketilmemelidir.-Meyve ve sebzelerde bulunan hormon ve ilaç kalıntıları kansere yol açar mı? Nasıl dikkat etmeliyiz?Özellikle ilaç kalıntıları kanser gelişiminde rol oynayabilir, pratik hayatta bunlardan uzak durabilmek çok zordur, bu gıdalardan ilaçların maalesef yıkama ile veya kabuklarını ayıklama ile uzaklaşılması güçtür, ama bu yinede kişilerin bu konuda bilinçli olmaları ve bu konuda dikkatli olmaları gerekir.-Kırmızı et tüketimi kansere yol açar mı? Sağlıklı bireyler ne oranda kırmızı et tüketmeli?Bazı kanserler örneğin kalın barsak kanserinde kırmızı et tüketimi fazla olan toplumlarda daha yüksek oranda görülmektedir. Kırmızı et protein ve demir bakımından önemli bir besindir, onun için tamamen bırakılmamalı, haftada birkaç öğünde yenmelidir.-Kanserli hastalarımız tedavisi sırasında beslenme konusunda başlıca nelere dikkat etmeli?
Tedavi sırasındaki beslenmenin aslında sağlıklı beslenmeden bir farkı yoktur, ancak önemli protein ve demir kaynağı olmasından dolayı kırmızı et tüketimi arttırılmalıdır. Mutlaka her gün bir öğünde alınmalıdır. Ayrıca protein kaynağı olarak yumurta ve süt ürünleri de yenmelidir. Besleyici değeri olmayan yüksek şeker ve yağ içeren yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Sebze ve meyve tüketimine özen gösterilmeli ve işlenmiş tahıl ürünleri yerine tam tahıl ürünleri tercih edilmeli . Ayrıca günde 2 lt civarında su içilmelidir.- Radyoterapi alırken beslenme konusunda hastaların özellikle dikkat etmesi gerekenler nelerdir?
Radyoterapinin uygulandığı bölgeye göre beslenme önemi artabilir. Bunların başında baş ve boyun bölgesi ve göğüs bölgesine uygulanan radyoterapiye bağlı olabilecek komplikasyonlar (ağız yarası, yutma güçlüğü, ağız kuruluğu gibi) durumlarda katı gıda ile beslenme güçleşebilir, onun yerine yumuşak gıdalar hatta sıvı şeklinde gıdalar tercih edilmeli, ayrıca asitli, baharatlı gıdalardan uzak durulmalı, sıcak gıdalar yerine soğuk gıdalar tercih edilmelidir. Karın bölgesine uygulanan radyoterapi bulantı, kusma ve ishale neden olabilir, bu şikayetleri arttırmayacak gıdalar tercih edilmelidir.- Kemoterapi veya radyoterapi alırken bitkisel haplar kullanabir miyiz? Zararları var mıdır?
Bu tedaviler uygulanırken bunlardan uzak durulamalıdır. Özellikle ilaçlarla etkileşime girerek ilaçların etkilerini azaltabilirler ya da toksik etkilerini arttırabilir.- Vitaminler sağlıklı bireylerin kansere yakalanmasını önler mi?
Kesin olarak böyle bir durum ispatlanmamıştır. Sadece D vitaminin bazı kanserleri azaltabileceği düşünülmektedir. Diğer vitaminler ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur, hatta A vitaminin sigara içemlerde akciğer kanserini arttırdığı kanıtlanmıştır. Hap olarak herhangi bir vitamin almanın hiçbir gereği yoktur.
Kesin olarak böyle bir durum ispatlanmamıştır. Sadece D vitaminin bazı kanserleri azaltabileceği düşünülmektedir. Diğer vitaminler ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur, hatta A vitaminin sigara içemlerde akciğer kanserini arttırdığı kanıtlanmıştır. Hap olarak herhangi bir vitamin almanın hiçbir gereği yoktur.- Kanser tedavisi sırasında özellikle C vitamini gibi antioksidan özellikleri ön plan çıkarılan vitaminleri kullanılmalı mı?
Hiç gereken yok, vitaminler gıdalar ile alınmalıdır, ilaç olarak herhangi bir vitaminin alınmasına gerek yoktur.- Kanserli hastalarda beyaz gıdaların (şeker, beyaz un, süt ve süt ürünleri) kanserin büyümesine neden olduğu haberleri medyada sıklıkla yer alıyor. Bunlar doğru mu?
Böyle bilimsel bir dayanak yoktur. Şeker ve şekerli gıdaların besleyici değeri oldukça düşüktür, bunları yüksek oranda yemek doyum sağlayabilir, besleyici değeri yüksek olan gıdalar yeterli oranda tüketilmesi engellenebilir. Eğer tedavi sırasında kilo kaybı oluyorsa kilo almayı sağlayabilmek için şeker gibi yüksek kalorili besinler faydalı olabilir. Ayrıca tedavi sırasında süt ve süt ürünlerinin de yararı vardır. Bunun dışında şeker ve sütün kanser hücresine olumsuz etkileri söz konusu değildir.- Meme kanserli hastalarda soya ürünlerinden kaçınılmalı mı? Her aldığımız üründe soya olup olmadığına hastalarımız bakmalı mı?
Hormon bağımlı meme kanserinde düşük de olsa östrojen kapsayan soyadan kaçınılması yararlı olabilir.- Kemoterapinin neden olduğu kan değerlerinde düşme ve savunma sisteminde zayıflama gibi durumları önlemek için bazı alternatif ilaçlar veya besinler (bal, pekmez, dalak, ciğer vs) fayda sağlar mı?
Bu saydığınız yiyeceklerin hiçbirinin bu konularda yararı gösterilmemiştir, ama özellikle kırmızı et demir kaynağı olarak kırmızı hücrelerin düşmesi durumunda yararı olur. - Kemoterapi veya radyoterapi sonrası ağızda oluşan yaralarda veya ishallerde ne tür besinler tüketilmeli?
Ağız yaraları oluştuğunda katı gıda ile beslenme güçleşebilir, onun yerine yumuşak gıdalar hatta sıvı şeklinde gıdalar tercih edilmeli, ayrıca asitli, baharatlı gıdalardan uzak durulmalı, sıcak gıdalar yerine soğuk gıdalar tercih edilmelidir. İshal olduğunda da özellikle sıvı kaybına dikkat edilmeli, bol su, açık çay, meyve veya şeftali suyu içilmeli, öğün sıklığı arttırılarak azar azar besin tüketilmeli, elma (kabuğu soyulmuş veya su halinde) ve muz gibi pektin ve potasyum içeriği yüksek gıdalar alınmalı, ayrıca haşlanmış patates de potasyum bakımından önemlidir, diğer taraftan tuzlu ayran, çorba ve kepeksiz tuzlu krakerler yüksek sodyum değerleri bakımından önemlidir.- Kanserli hastalar hangi durumlarda ağızdan hazır yüksek kalorili gıdalara geçmeli?
Mümkün olduğu kadar doğal gıdalar ile ve ağız yoluyla beslenmeye özen gösterilmedir. Gerçekten kaşektik derecede bir beslenme sorunu varsa hazır yüksek kalorili gıdalardan yaralanılabilir.- Kanserli hastalara zaman zaman damardan gıda uygulanması uygun olur mu?
Bunu çok kısıtlı yaralı olduğu durumlar vardır. Tedaviye bağlı özellikle yüksek dozlarda uygulanan kemoterapi sırasında ağız veya barsak yoluyla beslenme sorunu oluşmuş ise geçiçi bir süre uygulanabilir, bunun dışında bir yararı olmadığı gibi hem birçok komplikasyonlara neden olabilir hem de gereksiz bir maliyettir.- Kanserli hastaların son dönemlerinde (terminal dönemlerinde) ağızdan ve damardan beslenememeleri hasta yakınlarını çok üzmekte. Bu gibi durumda hastaları damardan beslemenin yaşamlarına katkısı olur mu?
Maalesef olmamaktadır, terminal dönemde bir hastanın beslenmesi en az duruma indirilebilir, gereksiz gıda alımları ve hele damardan beslenmenin hastaya hiçbir katkısı yoktur, hasta yakınlarını psikolojik olarak tatmin etmekten başka yararı yoktur.- İlaç araştırmaları denince hastaların aklına ilk "denek" olmak geliyor. Sizce bu sevimsiz öngörü kaldırılabilir mi?
"Denek" kelimesi, gerçekten hastalar ve yakınları tarafından "kobay" olarak algılanıyor. "Denek" kelimesi bilim dilinde bir terminoloji olup, bizim hastalarımız için kullanılmasının zorunlu ve doğru olmadığını düşünüyorum. Bu insanlar bizim için "gönüllü hastalar"dır. Araştırmaya katılmayı kabul eden hasta için, biz yine sadece "hasta" kelimesini kullanmalıyız.- İlaç araştırmaları kimler tarafından planlanır, hangi aşamalardan geçtikten sonra hastalara sunulur?
İlaç araştırmaları günümüzde öncelikle insan sağlığı için yeni ilaçlar keşfetme gücüne sahip "Araştırıcı İlaç firmaları" tarafından planlanmaktaysa da; araştırıcı doktorların kendilerinin başlattığı veya başta Avrupa ve Amerika olmak üzere ülkemiz de dahil bir çok ülke kaynaklı "bağımsız sağlık araştırma kuruluşları" (EORTC, ECOG, GOG, ülkemizde TOG gibi) tarafından planlanan araştırmalar da oldukça önemli sayıdadır.- İlaçlar insanlarda kullanılmaya başlamadan önce nasıl geliştirilir?
İlaç geliştirilmesinde; bir molekülün doğada tanımlanması, saflaştırılması veya laboratuvar ortamında üretilmesinden, eczanede kutu içinde ilaç oluncaya kadar yıllarca süren bir çaba gereklidir. Bu süre en az 10-15 yıllık geceli gündüzlü bir çalışmayı gerektirmektedir. Keşfedilen ilaçlar; alt gruplarına göre farklı olmakla beraber, genel bir bilimsel disiplin içinde "insan öncesi çalışmalara" tabi tutulmaktadır. Bu çalışmalar ilk olarak tümör hücre kültürleriyle daha sonra deney hayvanları üzerinde laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Burada amaç, öncelikle ilacın tümöre karşı etkisinin saptanması sonra da zararlı özelliklerinin test edilmesidir. İnsan çalışmalarından önceki çalışmaların temelini "toksikoloji" oluşturur. Bu da zararlı olabilecek maddelerin bu dönemde ayıklanmasıdır. Binlerce yeni keşfedilen üründen ancak bir ikisi bu toksikoloji çalışmalarını geçebilmektedir. Tüm bu döneme "preklinik çalışma dönemi" denilmektedir. Bu preklinik dönemde, ilaçların alt gruplarına göre farklı süreçler gözlenebilir. Kemoterapi ilaçları, biyolojik ilaçlar, aşılar ve hormonal ilaçlar kendi ilaç özelliklerine göre geliştirilirler.Eğer ilaç öncül maddeleri bu dönemden başarı ile çıkarsa, kanser ilacı dışındaki ilaç adayları "sağlıklı gönüllü insanlarda" özellikle yan etki konusundaki klinik çalışmalara alınmaktadır. Bu "sağlıklı gönüllü çalışmaları" onkolojik ilaçlar için mümkün değildir. Kanser ilaçları kendileri de zarar oluşturma potansiyeli olduğu için, sadece "gönüllü hastalar" ile yapılan klinik çalışmalarla geliştirilmektedir. Bu dönemde tedavi imkânı olarak sunulan bu ümit verici aday ilaçlar insan sağlığına bireysel katkıda bulunmaktadır.- Kemoterapiden kaç ay sonra mens geri gelebilir? Kemoterapi sonrası menstrüal siklusları geri gelen her hasta gebe kalabilir mi?Kemoterapi hem rezerv deki yumurtaları (ki bunlara primordial folikül denir) hem de gelişmekte olan yumurtaları hasara uğratıyor (özellikle alkile edici ajanlar ve taksanlar). Yumurtaların rezerv den tekrar gelişmesi 6 ayı buluyor. Bu nedenle adetlerin dönmesi genelde 3-4 aydan önce olmuyor ve 12 ay a kadar sürebiliyor. Adetler bir yıl içinde dönmemişse erken menapoz riski çok artıyor. Adetin geri dönmesi fertilitenin geri döndüğü anlamına gelmiyor zira birçok menapoza yaklaşan bayan adet görmeye devam ediyor. Bu hastaların yumurtalık rezervlerinin hassas hormon markırları ile değerlendirilmesi lazım.- Evli olmayan hastalara hangi fertilite koruyucu yöntemi kullanıyorsunuz?
Yumurta Dondurma: Embriyo dondurma için yapılan işlemin aynısı yapıldıktan sonra yumurtalar döllenmeden donduruluyor. Genelde başarı oranları embriyo dondurmadan az, yarı yarıya gibi. Yani embriyo nakli başına % 30. Tabi ne kadar yumurta dondurulursa kümülatif başarı da o kadar artıyor.
Yumurtalık dokusu dondurma: Yumurtalık dokusu laparoskopik olarak çıkarılıyor ve dondurulup saklanıyor. Daha önce ilaç tedavisi gerekmediği için vakit kaybetmeden yapılabiliyor. Ayrıca çocuklar için de tek yöntem olmakla birlikte deneysel ve geliştirilmekte olan bir yöntemdir. Ben ameliyatı 1999 da geliştirdikten sonra bugüne kadar 40 kadar daha vaka yapıldı, dünya da bunların 1/3’ünde hamilelik oldu. Araştırmalarımız hala devam ediyor.
Tetis dokusu dondurulmasi: Prepubertal çocuklarda yeni başlattığız bir yöntem. Henüz transplant denemesi olmadı ama erkek çocukları da unutmayalım. Yukarıda bahsettiğimiz hasar erkeklerde de oluyor.
Tedavi sırasındaki beslenmenin aslında sağlıklı beslenmeden bir farkı yoktur, ancak önemli protein ve demir kaynağı olmasından dolayı kırmızı et tüketimi arttırılmalıdır. Mutlaka her gün bir öğünde alınmalıdır. Ayrıca protein kaynağı olarak yumurta ve süt ürünleri de yenmelidir. Besleyici değeri olmayan yüksek şeker ve yağ içeren yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Sebze ve meyve tüketimine özen gösterilmeli ve işlenmiş tahıl ürünleri yerine tam tahıl ürünleri tercih edilmeli . Ayrıca günde 2 lt civarında su içilmelidir.- Radyoterapi alırken beslenme konusunda hastaların özellikle dikkat etmesi gerekenler nelerdir?
Radyoterapinin uygulandığı bölgeye göre beslenme önemi artabilir. Bunların başında baş ve boyun bölgesi ve göğüs bölgesine uygulanan radyoterapiye bağlı olabilecek komplikasyonlar (ağız yarası, yutma güçlüğü, ağız kuruluğu gibi) durumlarda katı gıda ile beslenme güçleşebilir, onun yerine yumuşak gıdalar hatta sıvı şeklinde gıdalar tercih edilmeli, ayrıca asitli, baharatlı gıdalardan uzak durulmalı, sıcak gıdalar yerine soğuk gıdalar tercih edilmelidir. Karın bölgesine uygulanan radyoterapi bulantı, kusma ve ishale neden olabilir, bu şikayetleri arttırmayacak gıdalar tercih edilmelidir.- Kemoterapi veya radyoterapi alırken bitkisel haplar kullanabir miyiz? Zararları var mıdır?
Bu tedaviler uygulanırken bunlardan uzak durulamalıdır. Özellikle ilaçlarla etkileşime girerek ilaçların etkilerini azaltabilirler ya da toksik etkilerini arttırabilir.- Vitaminler sağlıklı bireylerin kansere yakalanmasını önler mi?
Kesin olarak böyle bir durum ispatlanmamıştır. Sadece D vitaminin bazı kanserleri azaltabileceği düşünülmektedir. Diğer vitaminler ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur, hatta A vitaminin sigara içemlerde akciğer kanserini arttırdığı kanıtlanmıştır. Hap olarak herhangi bir vitamin almanın hiçbir gereği yoktur.
Kesin olarak böyle bir durum ispatlanmamıştır. Sadece D vitaminin bazı kanserleri azaltabileceği düşünülmektedir. Diğer vitaminler ile ilgili herhangi bir kanıt yoktur, hatta A vitaminin sigara içemlerde akciğer kanserini arttırdığı kanıtlanmıştır. Hap olarak herhangi bir vitamin almanın hiçbir gereği yoktur.- Kanser tedavisi sırasında özellikle C vitamini gibi antioksidan özellikleri ön plan çıkarılan vitaminleri kullanılmalı mı?
Hiç gereken yok, vitaminler gıdalar ile alınmalıdır, ilaç olarak herhangi bir vitaminin alınmasına gerek yoktur.- Kanserli hastalarda beyaz gıdaların (şeker, beyaz un, süt ve süt ürünleri) kanserin büyümesine neden olduğu haberleri medyada sıklıkla yer alıyor. Bunlar doğru mu?
Böyle bilimsel bir dayanak yoktur. Şeker ve şekerli gıdaların besleyici değeri oldukça düşüktür, bunları yüksek oranda yemek doyum sağlayabilir, besleyici değeri yüksek olan gıdalar yeterli oranda tüketilmesi engellenebilir. Eğer tedavi sırasında kilo kaybı oluyorsa kilo almayı sağlayabilmek için şeker gibi yüksek kalorili besinler faydalı olabilir. Ayrıca tedavi sırasında süt ve süt ürünlerinin de yararı vardır. Bunun dışında şeker ve sütün kanser hücresine olumsuz etkileri söz konusu değildir.- Meme kanserli hastalarda soya ürünlerinden kaçınılmalı mı? Her aldığımız üründe soya olup olmadığına hastalarımız bakmalı mı?
Hormon bağımlı meme kanserinde düşük de olsa östrojen kapsayan soyadan kaçınılması yararlı olabilir.- Kemoterapinin neden olduğu kan değerlerinde düşme ve savunma sisteminde zayıflama gibi durumları önlemek için bazı alternatif ilaçlar veya besinler (bal, pekmez, dalak, ciğer vs) fayda sağlar mı?
Bu saydığınız yiyeceklerin hiçbirinin bu konularda yararı gösterilmemiştir, ama özellikle kırmızı et demir kaynağı olarak kırmızı hücrelerin düşmesi durumunda yararı olur. - Kemoterapi veya radyoterapi sonrası ağızda oluşan yaralarda veya ishallerde ne tür besinler tüketilmeli?
Ağız yaraları oluştuğunda katı gıda ile beslenme güçleşebilir, onun yerine yumuşak gıdalar hatta sıvı şeklinde gıdalar tercih edilmeli, ayrıca asitli, baharatlı gıdalardan uzak durulmalı, sıcak gıdalar yerine soğuk gıdalar tercih edilmelidir. İshal olduğunda da özellikle sıvı kaybına dikkat edilmeli, bol su, açık çay, meyve veya şeftali suyu içilmeli, öğün sıklığı arttırılarak azar azar besin tüketilmeli, elma (kabuğu soyulmuş veya su halinde) ve muz gibi pektin ve potasyum içeriği yüksek gıdalar alınmalı, ayrıca haşlanmış patates de potasyum bakımından önemlidir, diğer taraftan tuzlu ayran, çorba ve kepeksiz tuzlu krakerler yüksek sodyum değerleri bakımından önemlidir.- Kanserli hastalar hangi durumlarda ağızdan hazır yüksek kalorili gıdalara geçmeli?
Mümkün olduğu kadar doğal gıdalar ile ve ağız yoluyla beslenmeye özen gösterilmedir. Gerçekten kaşektik derecede bir beslenme sorunu varsa hazır yüksek kalorili gıdalardan yaralanılabilir.- Kanserli hastalara zaman zaman damardan gıda uygulanması uygun olur mu?
Bunu çok kısıtlı yaralı olduğu durumlar vardır. Tedaviye bağlı özellikle yüksek dozlarda uygulanan kemoterapi sırasında ağız veya barsak yoluyla beslenme sorunu oluşmuş ise geçiçi bir süre uygulanabilir, bunun dışında bir yararı olmadığı gibi hem birçok komplikasyonlara neden olabilir hem de gereksiz bir maliyettir.- Kanserli hastaların son dönemlerinde (terminal dönemlerinde) ağızdan ve damardan beslenememeleri hasta yakınlarını çok üzmekte. Bu gibi durumda hastaları damardan beslemenin yaşamlarına katkısı olur mu?
Maalesef olmamaktadır, terminal dönemde bir hastanın beslenmesi en az duruma indirilebilir, gereksiz gıda alımları ve hele damardan beslenmenin hastaya hiçbir katkısı yoktur, hasta yakınlarını psikolojik olarak tatmin etmekten başka yararı yoktur.- İlaç araştırmaları denince hastaların aklına ilk "denek" olmak geliyor. Sizce bu sevimsiz öngörü kaldırılabilir mi?
"Denek" kelimesi, gerçekten hastalar ve yakınları tarafından "kobay" olarak algılanıyor. "Denek" kelimesi bilim dilinde bir terminoloji olup, bizim hastalarımız için kullanılmasının zorunlu ve doğru olmadığını düşünüyorum. Bu insanlar bizim için "gönüllü hastalar"dır. Araştırmaya katılmayı kabul eden hasta için, biz yine sadece "hasta" kelimesini kullanmalıyız.- İlaç araştırmaları kimler tarafından planlanır, hangi aşamalardan geçtikten sonra hastalara sunulur?
İlaç araştırmaları günümüzde öncelikle insan sağlığı için yeni ilaçlar keşfetme gücüne sahip "Araştırıcı İlaç firmaları" tarafından planlanmaktaysa da; araştırıcı doktorların kendilerinin başlattığı veya başta Avrupa ve Amerika olmak üzere ülkemiz de dahil bir çok ülke kaynaklı "bağımsız sağlık araştırma kuruluşları" (EORTC, ECOG, GOG, ülkemizde TOG gibi) tarafından planlanan araştırmalar da oldukça önemli sayıdadır.- İlaçlar insanlarda kullanılmaya başlamadan önce nasıl geliştirilir?
İlaç geliştirilmesinde; bir molekülün doğada tanımlanması, saflaştırılması veya laboratuvar ortamında üretilmesinden, eczanede kutu içinde ilaç oluncaya kadar yıllarca süren bir çaba gereklidir. Bu süre en az 10-15 yıllık geceli gündüzlü bir çalışmayı gerektirmektedir. Keşfedilen ilaçlar; alt gruplarına göre farklı olmakla beraber, genel bir bilimsel disiplin içinde "insan öncesi çalışmalara" tabi tutulmaktadır. Bu çalışmalar ilk olarak tümör hücre kültürleriyle daha sonra deney hayvanları üzerinde laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Burada amaç, öncelikle ilacın tümöre karşı etkisinin saptanması sonra da zararlı özelliklerinin test edilmesidir. İnsan çalışmalarından önceki çalışmaların temelini "toksikoloji" oluşturur. Bu da zararlı olabilecek maddelerin bu dönemde ayıklanmasıdır. Binlerce yeni keşfedilen üründen ancak bir ikisi bu toksikoloji çalışmalarını geçebilmektedir. Tüm bu döneme "preklinik çalışma dönemi" denilmektedir. Bu preklinik dönemde, ilaçların alt gruplarına göre farklı süreçler gözlenebilir. Kemoterapi ilaçları, biyolojik ilaçlar, aşılar ve hormonal ilaçlar kendi ilaç özelliklerine göre geliştirilirler.Eğer ilaç öncül maddeleri bu dönemden başarı ile çıkarsa, kanser ilacı dışındaki ilaç adayları "sağlıklı gönüllü insanlarda" özellikle yan etki konusundaki klinik çalışmalara alınmaktadır. Bu "sağlıklı gönüllü çalışmaları" onkolojik ilaçlar için mümkün değildir. Kanser ilaçları kendileri de zarar oluşturma potansiyeli olduğu için, sadece "gönüllü hastalar" ile yapılan klinik çalışmalarla geliştirilmektedir. Bu dönemde tedavi imkânı olarak sunulan bu ümit verici aday ilaçlar insan sağlığına bireysel katkıda bulunmaktadır.- Kemoterapiden kaç ay sonra mens geri gelebilir? Kemoterapi sonrası menstrüal siklusları geri gelen her hasta gebe kalabilir mi?Kemoterapi hem rezerv deki yumurtaları (ki bunlara primordial folikül denir) hem de gelişmekte olan yumurtaları hasara uğratıyor (özellikle alkile edici ajanlar ve taksanlar). Yumurtaların rezerv den tekrar gelişmesi 6 ayı buluyor. Bu nedenle adetlerin dönmesi genelde 3-4 aydan önce olmuyor ve 12 ay a kadar sürebiliyor. Adetler bir yıl içinde dönmemişse erken menapoz riski çok artıyor. Adetin geri dönmesi fertilitenin geri döndüğü anlamına gelmiyor zira birçok menapoza yaklaşan bayan adet görmeye devam ediyor. Bu hastaların yumurtalık rezervlerinin hassas hormon markırları ile değerlendirilmesi lazım.- Evli olmayan hastalara hangi fertilite koruyucu yöntemi kullanıyorsunuz?
Yumurta Dondurma: Embriyo dondurma için yapılan işlemin aynısı yapıldıktan sonra yumurtalar döllenmeden donduruluyor. Genelde başarı oranları embriyo dondurmadan az, yarı yarıya gibi. Yani embriyo nakli başına % 30. Tabi ne kadar yumurta dondurulursa kümülatif başarı da o kadar artıyor.
Yumurtalık dokusu dondurma: Yumurtalık dokusu laparoskopik olarak çıkarılıyor ve dondurulup saklanıyor. Daha önce ilaç tedavisi gerekmediği için vakit kaybetmeden yapılabiliyor. Ayrıca çocuklar için de tek yöntem olmakla birlikte deneysel ve geliştirilmekte olan bir yöntemdir. Ben ameliyatı 1999 da geliştirdikten sonra bugüne kadar 40 kadar daha vaka yapıldı, dünya da bunların 1/3’ünde hamilelik oldu. Araştırmalarımız hala devam ediyor.
Tetis dokusu dondurulmasi: Prepubertal çocuklarda yeni başlattığız bir yöntem. Henüz transplant denemesi olmadı ama erkek çocukları da unutmayalım. Yukarıda bahsettiğimiz hasar erkeklerde de oluyor.