Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerinden ‘diktatör’ yaklaşımları yeniden alevlendirilmeye çalışılıyor.
Tüm tartışma programlarında ‘Yahu ülke de diktatör yönetimi var’ nameleri koro halinde seslendirilmeye başlandı.
Muhalefette koro şefi olarak hep bir ağızdan aynı notadan saz eşliğinde söylüyor.
Hep beraber bu sazın teline vuranların iddialarına bakalım.
Tabi burada hedef, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Yeni Anayasa değişikliği bağlantı kurularak bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Yeni Anayasayı istemiyorlar, algı için saldırıyı dört kanattan gerçekleştiriyorlar.
Şunu belirtmek lazım 5 yıllığına seçilen bir liderlik siteminde diktatörlük olur mu?
Öyle ya, diktatör yakıştırması yapılan bir lidere de halk sürekli oy veriyor, bizim tercihimiz sensin diyor.
Peki, iddia edildiği gibi bir diktatör ne yaptı?
Geçmişten günümüze gelelim, birkaç örnek verilim.
Sözde bir diktatör ya, muayene, ilaç kuyruklarını tamamen bitirdi, sağlıkta devrim yaptı, sosyal devlet anlayışıyla yaşlılara bakım, kadın ve çocuk gençlere ayrıcalıklar getirdi, maaşlar bağlandı.
Bir diktatör, ekonomiyi tek hanelere indirdi, ekonomik krizleri sonlandırdı.
Bir diktatör, merkez bankası rezervlerini artırdı, ülkenin kendi silahlarını ve savunma sistemlerini, uçak, helikopter ve gemilerini üretmesini sağladı, önünü açtı.
Bir diktatör, ülkesinin uzaya kendi uydusunu göndermesini, milli projelerinin hayata geçmesini başardı.
Binlerce kilometre duble yol, otoyollar, tüneller yapıldı. Mesafeler kısaldı, yollara kalite geldi, ölümler azaldı. Uçağa binilemezken, herkes uçağa biner oldu. Neredeyse her şehre havalimanı, üniversiteler kuruldu. Eğitim yardımları, okuma imkanları artırıldı.
Gençlere iş fırsatları, esnafa destekler verildi, kar getirici satışlar yapmaya başladı.
Bankaları boşaltanlar, darbe yapanlardan, ülkeyi soyup soğana çevirenlerden yargı önünde hesap soruldu.
Borç para dilenen bir ülke iken borç para veren bir ülke haline gelindi.
Bir diktatör ya, yüzlerce suikast atlattı.
Bir diktatör gözyaşı döktü, elini semaya açtı, dua etti. En yakınlarını, halkını hain terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişiminde şehit verdi. Asker görünümlü teröristlerin saldırısına uğradı.
Bir diktatör secdeye gitti, Kuran-ı Kerim okudu. Bir diktatör, çocukların başını okşadı, yaşlıların elini öptü.
Şiir okudu, hapise düştü. Şiir okumaya devam etti.
Bir diktatör kendisine ailesine ağıza alınmayacak hakaretleri af etti, dava dahi açmadı, açtıklarını geri çekti.
Bir diktatör 3 milyondan fazla mazluma ülkenin kapısını açtı. Barış için, akan Müslüman kanlarının durması için mücadele etti.
Ülkemizdeki diktatör profili basitçe böyle.
Peki, burada ne amaçlanmak isteniyor.
Diktatör iddialarını ortaya atanların zihinleri mi diktatör, yoksa savundukları zihniyet mi?
Yeni Anayasa, Cumhurbaşkanlığı sistemini getiriyor. Halkın oyunu alan devlet yönetiminin başına geçiyor.
Sorun ne?
Halk kendisine diktatör seçmeye meraklı mı?
Yada halkın tercih ettiğini kim tercih etmiyor?
Recep Tayyip Erdoğan’da hepimiz gibi fani. Sanki Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ebediyen koltukta kalacak.
Res-i Cumhur üzerinden bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.
Halkın teveccühünü alan 5 yıllığına devlet yönetiminin başına geçecek.
Burada isim, halkın kimi seçeceği kimin, aday olacağı belli mi?
Son kararı halk verecekse buyurun Milli İradeye.