Bir gazeteci denildiği zaman insanın aklına ilk gelen konu. Yazıyı okurken düşünmeye devam edin. İyi ve kötü gazeteciler diye ikiye ayırmak gerekli. Her meslekte olduğu gibi ama ben iyi gazetecilerden bahsetmek istiyorum, gerçek emekçilerden. neler yaşadıklarından. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü malum gerçek bir şeyler söylemek, o emekçilerin haklarını teslim etmek gerekli...
Türkiye'de basın özgürlüğü diye bir kavram her seferinde dillendirilir, onu da yazmayacağım, çok yazılıyor çiziliyor. Bir gazeteci Türkiye'de nelerle karşılaşır, neler yaşar. Meslekte okullu ve alaylı diye çalışanlar vardır. Diplomalı ve diplomasız gazeteciler. Eğitim şart ama gazetecilik bir ruh, yaşam tarzı. Bunu 'gazeteci doğulur' gibi de algılayabiliriz. İş bir hastalık gibidir bulaştı mı, virüs gibi sardı mı bedenini, yazmadan, haber yapmadan duramazsın.
Bir gazeteci neler yaşar. Haber ekrana, gazete sayfalarına taşınırken sadece okuduğumuzu ve gördüğümüzü biliriz. Mesleğinin aşığı, arazide koşuşturan her türlü zorluklara rağmen haberini yapmak için mücadele veren, sesleri duyulmayan ama başka sesleri duyuran gerçek gazeteciler.
Her türlü hakarete, saldırıya, tehdide, hastalığa, üşümeye, sıcaktan kavrulmaya, saatlerce beklemeye, aç kalmaya, dayak yemeye, maddi sıkıntı çekmeye, itilmeye kakılmaya vesaire hazırlıklı olmadır. Gazeteci tam bir komandodur. Komanda eğitimini gittiği haberlerde en iyi şekilde alır, yerine getirir. Dayanıklılık sınırlarını zorlar. Hedefine, yani kamuoyunu bilgilendirmek için büyük bir mücadele verir.
Örneklerle konuyu pekiştirelim isterseniz. Hangi örneği vermek gerekir, çok sayıda var, say say da bitmez. Bunları söylerken 'Gasteciklerle' , gazetecileri yani emekçileri ayırarak düşünelim. Bu ayrımı unutmayalım, işini doğru yapan insanları her zaman diğerlerinden ayıralım. Düşünmeye devam ediyoruz değilmi ? Kış şartlarındayız, kar haberlerini, kurtarma çalışmalarını izliyorsunuz. Nasıl ekrana geliyor ? Genel olarak anlatım isterseniz. İhbarı alan gazeteci kamerasını, fotoğraf makinesini, mikrofonunu yani topunu tüfeğini alır yola çıkar. Üzerinde bir sürü tesisat. Arabası yok ise olay yerine gitmek için kurtarma ekiplerine rica eder veya eşten dosttan araba temin eder yada taksi tutar gider. Kalın bir montu, botu kısacası iyi bir giysisi de yoksa, bir yerleri donarak kendini atar haberine, gerisini düşünmez. Saatlerce soğuk tipi, kar altında görüntü, fotoğrafı çeker. Uzatmayalım geri dönüşünde ayakları elleri yüzü gözü bedeni artık buzhane olmuş ve ıslanmıştır. İmkanı varsa hemen o halde haberini olay yerinden merkeze geçmeye çalışır, yoksa bürosuna gider kurumadan, ısınmadan önce haberi gönderir ve rahatlar. Bu sefer yüzü güler, haberi yayınlanırsa üstünü kuruturken çayını içer mutlu olur.
Gazeteci senelerce sigortasız, asgari ücretin dahi altında para alarak çalışmıştır. Neyse ki, günümüz de yasal düzenlemeler ve denetimler arttı, bu sorun büyük ölçüde aşıldı ama Ali Cengizlerle yola devam. Gazeteci ay sonunu getiremez. Aldığı üç kuruşu yine mesleğine harcar. Evli ise yandı, sıkıntılar büyüktür. Çoluk çocuğunu geçindirmek için ek işler yapmaya çalışır. Onu da beceremez zaten. Ailesine bakmakta zorlanır. Özel hayatı azdır, sürekli haberde koşuşturur. Gece yataktan kalkar, pijama ile habere gider, 'eşi nere gidiyorsun?' diye peşinden bakakalır. Olay olur sabahlar, mesai kavramı, onu hiç tanımaz.
Haberde dayak, küfür yer, tehdit edilir, yangında alevler arasında kalır, çatışma çıkar ortada bedeni siperdir. Kamerasını, fotoğraf makinesini korumak için vücuduna sarar. Gazeteci görüntü almak için eğitimlidir. Çok iyi bir koşucudur, çok iyi yerde sürünür, yükseğe iyi tırmanır, dağ bayır dinlemez, kar kışta vücudu her türlü etkiye hazırlıklıdır, dedim ya komando eğitimi, zamanla artık bunları çok iyi yapar hale gelir. Gazeteci cesaretlidir, korkar ama korkusunu belli etmez, olayın içine dalar. Gazeteci duyarlıdır, vicdanlıdır. Karşılaştığı haberlerde ağlar, yüreği yanar ama mesleğini icra etmek için buna da dayanır, görevini yapar. Çocuğunu yuvasını özler, yeri gelir günlerce başka yerlerde görev yapar.
Mesleğini karalayan, gazeteciliği yerin dibine sokmaya çalışan meslektaşı demiyorum meslek düşmanlarıyla uğraşır. Mesleklerinin değerini artırmaya çalışır. Kalemine sahip çıkar. Derdi çoktur gazetecinin, erkenden yaşlanır sağlığını kaybeder. Sürekli stres altındadır, kafası hep meşguldür, düşünür. Haber yapar yargıyla uğraşır, hapse girer. Bence iyi gazetecileri bir tanısanız başınızın üstünde taşırsınız. Onlar güzel insanlardır, halkın haber alma özgürlüğünü yerine getirmek için büyük çaba harcar.
Delik ayakkabıyla, yıllardır giydiği eski takım elbisesiyle 'sevmez giymeyi' devlet başkanlarını, ünlüleri, siyasileri takip eder. Her insanın imrendiği veya en sevmediği ortamlarda haber yapmak için koşuşturur. Tehlikeyi sever, onu çok iyi tanır ama önce haber der. Hasta olur dinlenemez, aç kalır karnını doyuramaz, üşür üşüdüm diyemez 'Dertlidir dertli'. Sahada bir çok emekçi bunları yaşamıştır. Günümüzde mesleğe yeni başlayanlar ucundan yakalar, yaşamaya da başlar. Köklü basın kuruluşlarında merkezlerde imkanlar biraz daha iyidir. Taşrada çalışanlar, saydıklarımı ise harfiyen her gün hayatının parçası olarak tekrarlar.
Özel haber yapar, Türkiye'yi sarsar. Pratiktir, kalemi öyle kullanır ki, kelimeler havada dans eder. Elim gittikçe gidiyor. Bu komando gazeteciler için sayfalarca yazı yazsak bitmez. Örnekler sıralı geliyor. Kimisi sorar sen nereden bileceksin, yaşayan bilir. Gazeteci sahipsiz kalır, yeri gelir kendi meslektaşları dahi destek vermez. Basına çöreklenmiş etrafa gülücükler saçan, 'gelsin kazlar ördekler, bugün neresi' diyenlere söylenir durur. Bide bunlara destek verenler vardır. Haber yapar haberi kullanılmaz. 'Ya sen niye yaptın ki ? Onlar biz, hani filan. Ya da çabuk koşun bulun birşeyler' diyenlerle uğraşır. Seside çıkamaz ki, çörekçi ağabeyleri ekmeğiyle oynamasın. Meslekte bunları önlemek için uğraşan bir çok gazetecinin olduğunun altını önemle çizmek gerekir..Hala mücadale veriyorlar..
Devam...Düştüm mü, elinden tutan dahi olmaz. Haberi yapar 'Sen niye yaptın derler' ben en çok buna takılırım zaten. Doktora niye tedavi ettin, diye sorulur mu ? Gazetecinin işi de haber yapmaktır. Onun bunun baskılarıyla uğraşır. Ama her zaman dim dik ayaktadır. Çünkü onurlu bir meslek yapmaktadır, onursuz davrananlara rağmen. Gazeteci tam bittim derken yeniden canlanır, durmaz. Kalem çok önemli bir silahdır, doğru kullanır. Doğru olmayanı doğrultur. Gazeteci, kimi zaman sesizdir, hep susar susar zamanını bekler. Gazeteci hakkı savunur, geri adım atmaz. Doğrulardan da şaşmaz. Etik kavramı vardır , onu uygular. Milli hareket eder. Taraf gözetmez, neyse onu verir, onu yazar.
Gazetecilik değerli insanların, değer vererek yaptığı onurlu, şerefli bir meslektir. Hani gazeteci tehlikeli görünür ya, iyi işler yapan korkmaz, kötü işler yapan çekinir.
Şimdi bu yazdıklarımdan sonra, gazetecilik denildiği zaman aklınıza gelenleri tekrar düşünün. Onlar sizin sesiniz...Sesinize sahip çıkın...