15 Temmuz'u anlamak için tarihe bakmak gerekli.
Bakacak yerleri de iyi seçmeliyiz.
Mesela Bedir, Malazgirt, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'na İstanbul'un Fethi'ne bakmalıyız.
İman, vatan, bayrak, kardeşlik sevgisinin nasıl genlerimize işlediğini görebiliriz.
15 Temmuz sadece hain bir darbe girişimi değildi.
Var olma günüydü.
Yüzyıllardır içimizde kalkan gibi duran, büyüdükçe büyüyen maneviyatın yeniden doğuşuydu.
Bedir Savaşı'nda ortaya çıkan Ehad'ın büyük anlamı yüz yılarca hiç bitmedi.
Hz. Peygamber efendimizin "Allah’ım! Bu bir avuç mücahidi helak edersen, artık sana yeryüzünde ibadet edecek kimse kalmaz!"
Duasının yüzyıllarca bitmeyen zırhıydı.
15 Temmuz bir dönüm noktasıydı.
Tarihteki dönüm noktalarından hiç bir farkı yoktu.
Türklere Anadolu'nun kapılarını açan 1071 Malazgirt Zaferi'nde Sultan Alp Arslan, savaştan sağ çıkma olasılığının düşük olması nedeniyle Türk-İslam adeti olarak kefene benzeyen beyaz kıyafetler giyip atının kuyruğunu bağlamıştı.
Öldüğü yerde de gömülmek istemişti.
Bizans ordusuna karşı çok az sayıdaki askerleriyle göğüs göğüse savaşmıştı.
Ölüm haktı, korku yoktu 'ya devlet başa ya kuzgun leşeydi'
Cenab-ı Allah şehitlik için hükmünü vermişti, müjde cennet, yaranının sevdiği kullar arasında olmaktı.
15 Temmuz'da da imanları içinde yükselen kahramanlar tanklara, mermilere, uçaklara, bombalara bedenlerini siper etmişti.
Hainlere karşı vatanlarını korudukları yerde şehit olacaklardı.
Peki, Çanakkale'de siperde sırayla şehit olmayı bekleyen vatan evlatlarının taşıdığı o ruh bitmiş miydi ?
Hayır.... Bitmedi, bitmeyecek, ilelebet yaşayacak.
Büyük Önder'in 'Ben size ölmeyi emrediyorum" çağrısı kınalı kuzuların ruhlarında tereddütsüz yaşıyordu.
Bayrak, vatan, iman olmadan yaşamanın hiç bir anlamı yoktu.
Savaş meydanında toprakta abdest alıp şahadete koşan kahramanlarla, 15 Temmuz'da parklardaki havuzlarda abdest alıp şehitliğe koşanların ne farkı vardı.
Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul'u fethederken hangi ruh halindeydi.
İstanbul müjdelenmişti, kurtarılacak Türk topraklarına katılacaktı.
Üzerlerine yağan binlerce ok, gül gibi geliyordu.
Eşsiz devlet anlayışı, iman bedenini sarmış askerleriyle büyük bir zaferi tarih sayfalarına yazdırmıştı.
Yüzyıllar sonra İstanbul, Boğaz Kurtuluş Savaşı'nda işgal edildi.
Büyük emanet milli mücadelede yine hainlere bırakılmadı, geri alındı.
15 Temmuz 2016 yılına gelindiğinde Boğaz bir kez daha işgale uğradı.
Anlamı büyüktü.
Asker kıyafeti giymiş teröristler halkına top, mermi artıyordu.
Tarih tekerrür etmişti.
Onlarca şehit verilerek Boğaz yeniden kurtarıldı.
Aslında ecdat mirası İstanbul, vatan bayrak kurtarılmıştı.
15 Temmuz büyük bir kahramanlık ve maneviyat destanıdır.
Vatan uğruna canlarını gözünü kırpmadan vermeye hazır olan vatan evlatlarının cennet kapılarını araladıkları gündür.
15 Temmuz bir diriliş, gök kubbe altında yükselişin adıdır.
Hainlerin topraklarımızdan temizlenmesi, iç dış işgalin sona erdirilmesidir.
Dış güçlerin kullandığı FETÖ, kirli emellerin hayata tam anlamıyla geçmesi, Türkiye'nin yeniden işgal edilmesi için büyük hainlik hamlesini yapmıştı.
Bitmeyen bu kirli emeller yüzyıllardır ülkemize yönelik hala devam ediyor.
Ülkemizin bekası için birlik ve beraberliğimizden, kardeşliğimizden, vatanımızdan, bayrağımızdan, demokrasiden ödün vermemeliyiz.
Biz bir bütün olduktan, Milli Mücadele ruhunu içimizde yaşattıktan sonra bu vatan ilelebet yaşayacak.
Bir 15 Temmuz'un sene-i devriyesini bir kez daha kutladık.
Unutmamalıyız, unutturmamalıyız.
Bu hainliği unuttuğumuz gün vatanımızın elden gittiği gündür.